İçerikler
Öncelikle siroz kelimesi ne demek, ona değinirsek daha anlaşılır olabilir. Siroz eski Yunanca’ da scirrhus kelimesinden gelmektedir. Yani karaciğer otopsilerinde görülen portakal kabuğu görünümünü tanımlamak için kullanılmıştır. Karaciğer hücrelerinin hasarına bağlı ortaya çıkan karmaşık bir sürecin son evresidir. Normal karaciğer dokusunun kaybı, bunun yerine karaciğerin büzüşmesine ve sertleşmesine yol açan bağ dokusunun artması, yenilenme nodülleri denilen bir çeşit yuvarlak topakların oluşması ve karaciğerin damarsal yapısının bozulması ile karakterize, kronik yani uzun süreli, ilerleyici bir hastalıktır.
Batılı ülkelerde en sık sebep alkol iken Türkiye’ de en sık sebepler sırasıyla hepatit B, hepatit C, alkoldür. Bunların dışında alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması, vücudun kendi karaciğer hücreleri ve safra yollarını yabancı tanıyıp hasar oluşturmasına bağlı hastalıklar, bazı doğuştan metabolik hastalıklar sayılabilir. Bu grup hastalıklara karaciğerde aşırı demir birikimi veya bakır birikimi ile giden nadir hastalıkları sayabiliriz. Bazen uzun süreli sağ kalp yetmezlikleri ve bazı kalp kapak hastalıkları da siroza sabep olabilir. Tüm bunların dışında her şeyi araştırıp bir şey bulamadığımız ve kriptojenik yani sebebi bilinmeyen dediğimiz bir grup hasta da mevcuttur.
Çok sık ve hemen hemen herkesin zaman zaman hissettiği şikayetlerden hastalık için daha özel olanlara kadar geniş bir spektrum vardır. Halsizlik, yorgunluk, kaslarda güçsüzlük ve kramplar, hafif ve sebebi belli olmayan ateş, iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı, kusma, kaşıntı, sarılık, ayaklarda ve/ veya karında şişlik, sebepsiz, kendiliğinden oluşan diş eti ve burun kanamaları, ciltte morluklar, cinsel istekte ve güçte azalma, erkeklerde meme dokusunun büyümesi ve kadın tipi meme büyümesi olması gibi çok geniş bir şikayet tablosu mevcuttur. Bazen hastalığın ileri dönemlerinde hasta karaciğer koması ile veya kanlı kusma ile hastaneye başvurup yapılan tetkikler neticesinde siroz tanısı alabilmektedir.
Her yerde yapılabilecek tam kan sayımı, karaciğer testleri ve karın ultrasonu ile iç organların değerlendirilmesi basit ve en ucuz tanı yöntemleridir. Hastalık sebebini bulmak ve evresini değerlendirmek için daha özel kan testleri, görüntüleme yöntemleri ve bazen karaciğer biyopsisi kullanılabilir.
Siroz uzun süreli ve ilerleyici bir hastalıktır. Hastalığın sebebine ve tanı anındaki evresine göre hastanın yaşam süresi de değişmektedir. Eskiden siroz neredeyse ölümle eş anlama gelmekteydi. Bugün için erken tanı ve sebebe yönelik olarak yapılan tedaviler, karaciğer naklinin hızla yayılması ile bazı hastalarda artık tedavi edilebilen bir hastalık konumuna gelmiştir. Biz bu hastaları kendi aralarında kompanse yani kendi kendini idare edebilen, yeterince sağlam karaciğer dokusuna sahip hastalar ve dekompanse yani ileri evre, karnında su toplanan, sarılığı olan veya karaciğer komasına bağlı şuur kaybı gelişen hastalar olarak ikiye ayırıyoruz. Kompanse sirozu olan hastaların her yıl %10 ‘ u dekompanse hale gelmektedir. Bu hasta grubunun 5 yıllık sağ kalım oranları yani yaşam beklentileri yaklaşık %10 ‘ dur. Yine bu hastaların hangi evrede olduğunu anlamak için bazı skorlama sistemleri kullanıyoruz. En sık ve yaygın kullanılan Child-Turcotte- Pugh Sisteminde puan 10’ un üzerine çıktığında bu hastaların 1 yıl içinde kaybedilme olasılığı % 50 kadardır.
Karaciğer sirozu geri dönüşümsüz bir hastalıktır. Ancak alkole bağlı karaciğer sirozunda alkolün kesilmesi, hepatit B ve C için özel antiviral ilaçların kullanılması, bakır ve demir birikimine bağlı siroz tiplerinde spesifik ilaçların kullanılması ile karaciğerdeki hasasın durdurulması ve hatta geriletilmesi mümkün olabilir. Aslında çoğu hastada amaç hastalığın ilerlemesine önlemek, ilerlemiş hastalarda karaciğer yetmezliği bulgularını ortadan kaldırmak, sirozun komplikasyonlarından korumak ve karaciğer kanserinin gelişiminin önlenmesi temel amaçlardır. Son dönem karaciğer hastalarında asıl tedavi yaklaşımı karaciğer transplantasyonu yani naklidir.
Yaşayan, sağlıklı bir kişinin veya beyin ölümü olan bir kişinin karaciğerinin akut veya kronik karaciğer yetmezliği olan bir kişiye nakledilmesidir. Karaciğer naklinde amaç sadece hastanın yaşam süresini uzatmak değil, yaşam kalitesini de yükseltmektir.
Ülkemizde 2015 verilerine göre organ nakli bekleyen hasta sayısı 28 251’ dir. Bunun 22 146’ sı böbrek, 2934 ‘ ü kornea, 2223’ ü karaciğer ve 623 ‘ ü kalp nakli bekleyen hastalardan oluşmaktadır. Her yıl yaklaşık bu listeye 4 bin kişi eklenmektedir. Yılda 2 bin kişi organ nakli beklerken ölmektedir.
Şu an itibarı ile Türkiye’ de karaciğer nakli bekleyen hasta sayısı 2135, Güney Marmara’ da ise 195’ dir.
Türkiye’ de 18 ilde toplam 39 merkezde karaciğer nakli yapılabilmektedir.
Türkiye’ de organ bağışı sağlık müdürlükllerinde, hastanelerde, ehliyet alımı sırasında emniyet müdürlüklerinde, nakil yapan merkezlere veya organ nakli ile ilgilenen dernek, vakıflara yapılabilir. Gün geçtikçe sayı artmaktadır. Ancak Avrupa ile karşılaştırıldığında bu oranlar oldukça azdır. 2015 itibarı ile organ bağışlayanların sayısı 150 bin iken dün itibarı ile 211 bin kişiye ulaşmıştır.
İslam dininde başka bir insanın yaşamını kurtarmak, zor durumda olan insanlara yardım etmek esastır. Kur’anı Kerim’ de Maide Suresi 32. Ayetinde ‘ Kim bir kimseye hayat verirse, o sanki bütün insanlara hayat vermişçesine sevap kazanır.” Denilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’da 03.03. 1980 tarihli kararında açıkça organ ve doku nakline destek verdiğini beyan etmiştir.
Burada iki durum söz konusu olabilir; Kişi hayatta iken kendi serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra organ ve dokularının ihtiyacı olan hastalar için kullanılmasına izin verebilir veya hayatta iken bu konuda bir beyanda bulunmamışsa yine tıbben yaşamı sonar erdikten sonra yakınları tarafından organ ve dokuları bağışlanabilir. Bu işlem ölüden (kadavra) canlıya organ bağışıdır. Kişi hayatta iken kendi serbest iradesi ile bir böbreğini veya karaciğerinin bir kısmını ihtiyacı olan bir hasta için bağışlayabilir.
Organ nakli yasasına göre canlıdan canlıya organ bağışında 18 yaş altındaki kişilerden organ alınmaz. Ancak, kadavradan yapılan bağışlarda yaş sınırı yoktur. Ölen bir yenidoğan bebeğin bağışlanan organları kullanılacağı gibi doksanlı yaşlardaki bir vericinin de organları kullanılabilir.
Gönüllülük Esas Unsurdur!
Canlı donör transplantasyonunda aşağıdaki kaynaklardan (tercih sıralamasına göre) organ sağlanabilir:
Nitelikli ve tecrübeli ekip tarafından yapılması şartıyla donör ameliyatının diğer ameliyatlardan farklı bir riski yoktur. Canlı verici için ölüm riski % 1 civarındadır.